Usulca / Jean Marie Laclavetine

UsulcaUsulca

Usulca’dan…

Size bir öykü anlatmaya geldim doktor. Annesini sevmeyen bir küçük kızın öyküsünü… Yoo. Başlangıcım yanlış. Annesini önce çok seven, sonra ondan nefret eden bir kızın öyküsü… Benim adım Camille. Annem, Beatrice. Camille’in eli büyük siyah deri torbasında kayboldu ve içinden bir paket Craven sigarası çıkardı.

Bowling’de, sıyırıp geçerken dokunulan bir tek kuka, tüm diğer kukaları devirebilir: Artus, akşam için öngördüğü programı değiştirmek zorunda kalacağını hissetti. Bu kaydırma, denetlenmesi olanaksız bir zincirleme etkileşimle, tüm yaşamını alt üst edebilecek bir nitelik taşımaktaydı.

Ortamda kötü bir sessizlik vardı. Artus kalktı, pencereyi açtı, bir işe yaramadığını gördü, pencereyi kapattı. Geri dönerek duvara yaslandı, derin bir soluk aldı. Bana sizden hiç söz etmemişti.

Aldı sazı Camille. Uzaklaştıkça insanın içini yakan bir ateş annesi. Camille beş yaşında, dokuz yaşında, on yaşında. Ateş her şeyi aydınlatıyor. Altında dinlenebilecek tek bir gölge yok. Keşfedecek bir şey de yok, ne renk, ne de ışık. Her şey ortada, daha şimdiden; dünyayı yeniden inşa etmeye gereksinimi yok onun. Camille bu tutsaklıktan hoşnut. Mutlu, gülüyor, ve Beatrice’i çevreleyen o yumuşak ve titrek havanın içinde yaşıyor.

Oysa çocukluk anlatılamaz. O, kendini anlatıyor, sözcüklerin bulanıklığında değil, yüzünün şeklinde, ellerinin hareketlerinde, kaçırılan ya da aranan bakışlarında, artık yetişkin olmuş bir çocuğun o sayısız ve değerli yanlışlarında, unutulmaya karşı direnen bir gerçekliğin açığa çıkmasını sağlayarak işte o çocuk, hepimizin geçmişte olduğumuz çocuk, halen olduğumuz çocuk, olmaya devam edeceğimiz çocuk, özlemekle ya da beklemekle ömrümüzü tükettiğimiz, içinde yaşadığımız çocuk.

Artus, et ve kemik konusunda tam bir profesyoneldir. Camille’in sözlerini dinliyor ancak genç kızın bedeni, sözcüklerinden çok daha fazla şey öğretiyor ona. Buradan geçip giden bütün hastalar gibi, Camille de kendisinin bilmediği bir hastalıktan söz ediyor.

Artus, konuşturuyor ama bedenleri dinliyor. Alışkın. Boğuk ya da soluksuz bir ses, sarı ya da fil dişi bir deri, gevşek ya da gergin, ıslak bakışlar, bir sarmaşık gibi ön kol

LİNK

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir