Sonsuz Gül
Sonsuz Gül’den…
Londra’nın bu kızıl labirentlerinde
bakıyorum en garibini seçmişim insan
uğraşlarının, bir bakıma hepsi de,
kendine göre, öyle olsalar bile.
Ele geçmez cıvada
felsefe taşını arayan
simyacılar gibi
sıradan sözcükler yapacağım
-hileli kumarbaz kâğıtları,
halkın uydurduğu sözler-
Thor esin ve patlama,
gök gürlemesi ve tapınmayken
onları büyülerinden vazgeçireceğim.
Bugünün deyişiyle,
sırası gelince ben de
ölümsüz sözler söyleyeceğim;
daha değersiz olmamaya çalışacağım
Byron’un yüce yankısından.
Yaralanmaz olacak ben olan bu toz.
Bir kadın aşkımı paylaşırsa,
şiirim onuncu katma değecek eşmerkezli göklerin;
bir kadın omuz silkerse aşkıma,
ezgiler yaratacağım hüznümden,
zamanın içinde yankılanan koca bir nehir.
Kendimi unutarak yaşayacağım.
Görür gibi olup unuttuğum o yüz olacağım
Hainliğin kutsal yazgısını
kabul eden Yehuda,
bataklıktaki Caliban,
korkusuz ve inançsız ölen
paralı asker olacağım,
yazgının geri çevirdiği yüzüğü
görmekten korkan Polycrates,
benden nefret eden o dost olacağım.
İran bülbülü sunacak bana, Roma kılıcı..
Maskeler, derin acılar, dirilişler
örüp sökecek alın yazımı
ve ben bir yerde Robert Browning olacağım.
Tırmanmak için bir merdiven dayamalı. Bir basamak eksik.
Ne arar insan tavanarasında
Dağınıklığı artıracak bir şeyden başka?
Küf kokusu sinmiş havaya.
Çöken akşamın ışığı sızıyor aralıktan.
Tavan kirişleri hemen tepemizde ve döşeme çürüyüp yıpranmış.
Ayak basmaya kalkışacak yok.
Kırık dökük bir adet katlanır yatak
Bir iki tane beş para etmez alet.
Rahmetlinin tekerlekli iskemlesi.
Bir adet abajur ayağı.
Paraguay işi, yarı sökük, püsküllü bir adet hamak.
Araç gereç ve kağıtlar.
Bir adet gravür, Aparicio Saravia’nın kurmayları.
Bir adet eski kömür ütüsü.
Durmuş bir saat, sarkacı kırılmış.
Yaldızları dökülmüş bir çerçeve, içi boş.
Mukavvadan bir satranç tahtası, birkaç kırık taş.
İki bacaklı bir adet mangal.
Deri bir sigara tabakası.
Küflenmiş bir adet kitap, Foxe’un Şehitler Kitabı’nın gotik harfli ustalıklı bir baskısı.
Artık kimin olduğu anlaşılmayan bir fotoğraf.
Tarazlanmış bir post, bir zamanlar kaplan derisiymiş.
Kapısını yitirmiş bir adet anahtar.
Ne arar insan tavanarasında Dağınıklığı artıracak…