Müşterek Dostumuz / Charles Dickens

Müşterek DostumuzMüşterek Dostumuz

Müşterek Dostumuz’dan…

Şimdiki zamanlarda, tam senesi hususunda fazla hassasiyete lüzum yok, pis ve görünümü şaibeli bir tekne, içinde iki kişiyle, Thames Nehri’nde süzülmekteydi, demirden yapılmış Southwark Köprüsü’yle, taştan yapılmış Londra Köprüsü arasında, bir sonbahar akşamı nihayete ermekteyken.

Bu teknedeki iki kişiden birisi, çitişmiş kır saçlı, güçlü kuvvetli, yüzü güneşten kararmış bir adamla, kızı olduğu hemen anlaşılacak kadar ona benzeyen, on dokuz yirmi yaşlarında esmer bir kızdı. Kürekleri hiç zorlanmadan çekiyordu kız; dümenin iplerini gevşekçe tutan ellerini pantolonunun beline sokmuş olan adam dikkatle etrafı gözlüyordu. Ne ağı, ne kancası ne oltası vardı, balıkçı olmadığı çok belliydi; teknesinde de, ne oturan müşteriler için yastık, ne boya, ne yazı ne de paslı bir çapayla bir ip kangalından başka bir aksesuar vardı, kayıkçı da olamazdı; teknesi yük taşıyamayacak kadar küçük ve dingildekti, mavnacı ya da nakliyeci de olamazdı: ne aradığına dair en ufak bir ipucu yoktu ama muazzam dikkatli bir bakışla her yeri tarıyordu.

Gelgitin dönmesiyle birlikte bir saat önce çekilmeye başlamış suyun geniş sathındaki en ufak akıntıyı, en ufak girdabı yakalıyordu gözleri ve kızına verdiği talimatlarla, ya akıntıya teknenin burnunu veriyor ya da kıçını döndürüp akıntının önü sıra gidiyordu. O nehri nasıl dikkatle inceliyorsa, kızı da onun yüzünü öyle dikkatle inceliyordu. Ama kızın bakışlarının kesafetinde bir nebze korku ya da dehşet vardı.

Üzerini kaplayan balçık ve içini dolduran su yüzünden; nehrin sathından ziyade dibine yaraşan tekne ve içindeki iki kişi, besbelli sıkça yaptıkları bir işi yapıyor; sıkça aradıkları bir şeyi arıyorlardı. Karman çorman saçlarını örtecek bir şapkası olmayan, esmer kolları omuzlarına kadar çıplak, açık bağrındaki saç saka! ormanı arasında gevşek düğümünden daha da gevşek bir mendil sarkan, üzerindeki kıyafet; teknesini kaplayan çamurdan dikilmiş gibi duran, bu yarı vahşi görünümlü adamın sabit bakışlarında; yine de iş icabı gibi bir hava vardı. Kızın en kıvrak hareketlerinde, bileğinin her bükülüşünde, belki en çok bakışlarındaki

LİNK

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir