Kız, Kar ve Kan
Kız, Kar ve Kan’dan…
Koca bir mavnanın arkasında sürüklemen bir römork, mavnalarla kayığın arasından geçmeye çalışıyordu. Kürekçi öfkeli öfkeli pruvaya vurdu, tam uzaklaşacağı sırada, kürek boşa gitti, kayık sallandı ve durdu.
Karşı yönden, içi altın arayıcıları ve malzemeleriyle dolu olan yirmi metre uzunluğunda iki yerli kayığı geliyordu. Kayıklardan biri, rıhtıma doğru yan yattı, ama öteki kayığı mavnaya sıkıştırdı. Kürekçi, küreklerini tam zamanında kaldırmıştı. Küçük tekne, çarpmanın etkisiyle çatırdadı. O zaman, kayıkçı, ayağa kalktı ve dünyadaki tüm kaptanlara ve kayıklara ağzına geleni söyledi. Mavnadaki adamlardan biri ona doğru eğildi ve hakaret etti. Oysa, yerli kayığındaki beyazlar ve yerliler yüksek sesle alay ediyordu:
«Ay, şunlara bak! Bir de denizci olacaklar!» diye bağırdı biri. «Git de kürek çekme dersi al!»
Kürekçinin yumruğu, bunu söyleyenin çenesine indi ve adamı bir yük yığınına fırlattı. Bu İrsten memnun olmayan kürekçi, mavnaya atılacaktı. Altın arayıcılardan biri, tabancasını parlak deriden yapılmış kılıfından çıkarırken, serüvenci gemicinin kardeşleri, makaraları koyverdi. Ama mavna yeniden yola koyuldu. Yerli dümenci, küreğinin tersini kayıkçının göğsüne yapıştırdı. Adam, sarsıntıyla kayığının dibine yığıldı.
Küfürler ve çirkin sözler gittikçe artıp, ağız kavgası, kargaşaya dönüşürken, subay, yanındaki kıza bir göz attı. Frona’yı korkmuş ve sinmiş göreceğini sanırken kız, zevkten kızararak olayları büyük bir ilgiyle izliyordu.
«Üzgünüm…» diye başladı.
Kız, onu susturdu. Kavganın birden kesilmiş olmasına kızmış gibiydi.
«Hayır, hayır: Hiç üzülmeyin! Bu manzara beni çok eğlendiriyor. Ama adam, tabancasını çekemediği için sevindim, yoksa…»
«Karaya ne zaman çıkabileceğimizi bilemiyorum,» dedi subay gülümseyerek. Kayığını gemiye yanaştıran kürekçiyi gösterdi. «Bu adam, hırsızdır,» dedi. «Sizi, kadın olduğunuz için yirmi dolara karaya çıkarmaya razı oldu. Erkek olsaydınız, yirmi beş istermiş. İnanın bana, korsanlık bu yaptığı. Birkaç güne kadar asılacaktır kuşkusuz. Yarım saatlik bir iş için, yirmi dolar ne demek!»
«Bunu yüksek sesle söyleseniz ya!» diye bağırdı sözkonusu edilen adam; «Hangi hakla insanlara hakaret ediyorsunuz?» dedi kışkırtıcı bir sesle.
Sonra…