Eugenie Grandet
Eugenie Grandet’den…
Birisinin adımları sokağın sert ve her zaman temiz, kuru 91 çakıl taşlarının üzerinde, merakla, tok sesler çıkararak dolaşır. Sokağın darlığı, eğri büğrülüğü, evlerinin sessizliği, eski şehrin bir bölümü oluşu ve yukarısındaki şatonun yüksek duvarları yabancının zihninde alışılmadık bir izlenim bırakır. Orada üç yüz yıl önce yapılmış, ahşap ve hâlâ sağlam evler vardır. Evlerin her biri kendine özgü bir karaktere sahiptir ve onların başkalığı, Saumur’un antikacı ve sanatçıları çeken bu bölümünün temeldeki garipliğine katkıda bulunur.
Uçlarında grotesk şekil er oyulmuş devasa kirişlerine, çoğunun siyah kabartmalı birinci katlarına şaşakalarak, duraklamadan bu evlerin önünden geçmek zordur. Bazı yerlerde çapraz kirişler gri mavi taşlarla korunmuşlardır ve bu taşlar, yüksek çatılı, yıl arın ağırlığıyla eğilmiş, bozuk çatı kaplamaları bir güneşin, bir yağmurun sürekli yüklenmeleriyle solmuş bir evin harap duvarlarında mavi bir çizgi oluştururlar.
Yıpranmış, kararmış pencere çıkıntıları göze çarpar, güzel oymaları güçbela farkedilen bu çıkıntılar, yoksul bir köylü kadının oraya yerleştirdiği kahverengi karanfil, gül saksılarını çekmek için de çok zayıftırlar. Sokakta ilerledikçe insanın dikkatini koca koca çiviler çakılmış kapılar çeker, atalarımız buralarda çağın tutkularını hiyerogliflerle kaydetmişlerdir, bir zamanlar her evde anlaşılan bu işaretlerin anlamını şimdi hiç kimse çözemez.
Bu simgelerle, bir Protestan inancını bildirmiştir, ya da bir «Birlikçi» IV. Henry’yi lanetlemiştir veya önemli biri Belediye Meclisi Üyesi, yasaları uygulayan yüksek memur türünden görevindeki unutulmuş görkemini kutlayarak nişanlarını sergiler. Fransa’nın tarihi bu evlerde yazılıdır.
Viran, kaba saba duvarlı, ustasının; hünerinin simgesi olan büyütülmüş bir marangoz rendesinin işlediği bir kulübenin ötesinde, bir soylunun kocaman konağı yer alır. Kapının üzerindeki kemer biçimindeki taşın üzerinde, 1789’dan beri ülkeyi sarsıp duran birçok devrimlerde kırılıp dökülmüş armalardan kalıntılar hâlâ görülebilir.
Bu sokaktaki evlerin zemin katlarında iş yaparlar, ama doğrusu bu alçak tavanlı, penceresiz, tezgâhsız, içi dışı çıplak, mağara gibi karanlık odalara pek dükkân denemez. Ortaçağ hayranları onlarda atalarımızın işliklerini bütün ilkel basitliğiyle tanıyacaklardır. Kalın, sağlam kapıları ağır, demir…