Emma
Emma’dan…
Emma Woodhouse, güzel, zeki, varlıklı bir kızdı. Rahat bir evi, iyimser bir yaradılışı vardı. Böylece, dünyanın en büyük nimetlerine sahip sayılırdı; ömrünün şu ilk yirmi yılında pek az sıkıntı, üzüntü çekmişti.
Sağlıklı, yumuşak huylu bir babanın iki kızının küçüğüydü. Ablasının evlenmesi üzerine, pek genç yaşta evin hanımı olup çıkmıştı. Küçük yaşta yitirdiği annesinin şefkatini ancak hayal meyal anımsıyordu. Gelgelelim son derece kusursuz bir kadın olan mürebbiyesi, şefkat bakımından gerçek bir anayı ona pek aratmamıştı.
Mürebbiye Miss Taylor, Woodhouse ailesine gireli tam on altı yıl oluyordu. Artık mürebbiyeden çok, bir dost olup çıkmıştı. Evin kızlarının ikisini de pek severdi. Emma’ya daha düşkündü. Emma ile Miss Taylor arasındaki yakınlık bir kardeş yakınlığıydı. Emma daha çocukken bile Miss Taylor’ın yumuşak huyu, ona çok baskı yapmasına engel olmuştu. Emma’nın mürebbiye isteyecek çağı geçmesinden sonraysa, tamamen birbirine çok bağlı iki arkadaş olarak kalmışlardı. Emma, Miss Taylor’ın görüşlerine son derece değer verir, gene de kendi bildiğini yapardı.
Aslında Emma’nın kusurları, gerektiğinden çok, kendi başına buyruk oluşu ve kendini biraz fazlaca beğenmesiydi. Bu kusurlar, yaşantısındaki sayısız zevklerin katıksızlığını tehlikeye atıyordu. Gelgelelim şu sırada genç kız bu tehlikelerin hiç ayırdında değildi ki, korkmak ya da durumunda bir kusur bulmak hiç mi hiç aklından geçmiyordu.
Bu arada, üzüntülü bir şey oldu. Ama bu, tatlı bir üzüntüydü. Emma’nın iç huzurunu kaçıracak türden bir olay da değildi: Miss Taylor evlendi. Emma acıyı ilk olarak Miss Taylor’ı yitirmek yoluyla tattı. Bu çok sevgili dostunun evlendiği gün Emma’nın yüzünde ilk olarak yaslı bir ifade görüldü: Nikâh töreni bitip gelin ve çağrılılar evlerine gidince, Emma’yla babası yalnız başlarına kaldılar ve bir üçüncü kişinin artık hiçbir zaman gelip onlara neşe vermeyeceğini bile bile öğle yemeğine oturdular. Yemekten sonra Mr. Woodhouse, her zamanki gibi arkasına yaslanarak uyuklamaya koyulunca, Emma için de oturup yaşamındaki eksikliği kara kara düşünmek dışında yapacak bir şey kalmadı.
Bu evlilik…