Dava
Dava’dan…
Bu konuda yanlışlık söz konusu olamaz. Tanıdığım kadarıyla bizim makam, benim ancak en alt kademelerini tanıdığım makam, örneğin halkın içine karışıp suç aramaz, yasada dendiği gibi, suç onu kendisine çeker, o zaman ilgili makam da biz nöbetçileri göndermek zorunda kalır. Bu, yasa gereğidir. Yanlışlık bunun neresinde?” “Ben bu yasayı bilmiyorum,” dedi K. “Bu sizin için daha da kötü,” diye karşılık verdi nöbetçi.
“Bu yasa sanırım yalnızca sizin kafalarınızda var,” dedi K. Niyeti bir biçimde nöbetçilerin düşüncelerine sızmak, orada kendine bir yer edinmek ya da düşünceleri kendi yararına çevirmekti. Gelgelelim nöbetçi ve onu geri çevirircesine, “Yasayı elbet duyumsayacaksınız,” demekle yetindi. Bu arada söze Franz da karıştı: “Görüyorsun ya, Willem, yasayı bilmediğini kendi ağzıyla söylüyor, ama aynı zamanda da suçsuz olduğunu savunuyor.”
“Çok haklısın, ama ona bir şey anlatabilmek olanaksız,” diye karşılık verdi öteki nöbetçi. K., artık yanıtlamadı. Bu en alt düzeydeki organların –kendileri söylüyorlar böyle olduklarını– gevezelikleriyle kafamı daha da karıştırmak zorunda mıyım? Çünkü aslında hiç anlamadıkları konulardan söz ediyorlar. Yalnızca aptal oldukları için bu denli kendilerinden emin konuşabiliyorlar. Dengim olan bir insanla konuşacağım birkaç sözcük, her şeyi bunlarla yapılacak en uzun konuşmalarla karşılaştırılamayacak ölçüde aydınlatacaktır. K., odadaki boş alanda birkaç kez gidip geldi, karşıdaki yaşlı kadın şimdi kendisinden çok daha yaşlı bir adamı da pencereye sürüklemişti ve ona sarılmış, duruyordu.
K., bu gösteriye artık bir son vermeliydi: “Beni amirinize götürün,” dedi. “O istemeden olmaz,” diye karşılık verdi adı Willem olan nöbetçi. “Ve şimdi size şunu öğütlerim,” diye ekledi, “odanıza gidin, sakin sakin oturun ve sizin için verilecek kararı bekleyin. Yararsız düşüncelerle kafanızı karıştıracak yerde kendinizi toplayın, çünkü sonradan sizden çok şey beklenecek. Bize karşı davranışınız, gösterdiğimiz yakınlıkla bağdaşır gibi değildi. Gerçekte ne olursak olalım, en azından şimdi sizden daha özgür insanlar olduğumuzu unuttunuz, bu ise küçük de olsa bir üstünlük demektir. Fakat paranız varsa eğer, karşıki kahveden size küçük bir kahvaltı getirmeye yine de hazırız.”