Çoluk Çocuk
Çoluk Çocuk’tan…
Annemin ayakucuna ilişir, kucağında bir kitapla oturup sigara ve kahve içişini izlerdim. Onun o dalıp kaybolmuş hali ilgimi çekerdi. Henüz anaokuluna başlamamış olmama rağmen kitaplarına bakmayı, onların kağıtlarına dokunmayı ve ön kapaklarının ince kağıdını soymayı seviyordum. İçlerinde annemin dikkatini böylesine sıkıca yakalayan şeyin ne olduğunu bilmek istiyordum. Foxe’ın Book of Martyrs’ının kızıl kapaklı bir baskısını içinde yazanları anlayabilirim umuduyla yastığımın altına gizlediğimi fark edince, annem bana okumayı öğretmek gibi yorucu bir işe girişti. Büyük bir çabayla Anne Kaz’dan Dr. Seuss’a kadar yol aldık. Kendi başıma okumaya başladıktan sonra kanepede onun yanına oturmama izin verilmişti; o Balıkçının Ayakkabıları’nı okuyordu, bense Andersen’in Kırmızı Pabuçlar’ını.
Kendimi tamamen kitaplara kaptırmıştım. Hepsini okumayı istiyordum ve okuduğum her kitap yeni arzular tetikliyordu. Afrika’ya gidip Albert Schweitzer’ın hizmetine girebilir ya da rakun postu şapkamı giyip, belime de boynuzdan barut tabancamı takıp Davy Crockett gibi kendimi insanları korumaya adayabilirdim. Himalayalar’a tırmanabilir ve bir dua tekerleğini döndürmek suretiyle dünyanın dönmeye devam etmesini sağlayarak bir mağarada yaşayabilirdim. Fakat en güçlü arzum kendimi ifade etme dürtümdü ve hayal gücümün meyvelerini toplarken ilk gönüllü suç ortaklarım da kardeşlerim oldu. Öykülerimi ilgiyle dinlediler, oyunlarımda istekle yer aldılar ve savaşlarımda cesurca dövüştüler. Arkamda onlar varken, hiçbir şey imkansız görünmüyordu.
Baharda genellikle hastalanıp yatağa düşer, açık pencereden arkadaşlarımın oyun seslerini dinlemek zorunda kalırdım. Yaz aylarında küçük kardeşlerim yatağıma gelip arazimizin ne kadarının düşmandan kurtarıldığını rapor ederdi. Yokluğumda birçok savaş kaybetmiştik ve yorgun askerlerim yatağımın çevresinde toplanırdı; ben de onları çocuk askerin kutsal kitabı Robert Louis Stevenson imzalı A Child’s Garden of Verses’tan bir dua ile kutsardım.
Kışları kardan kaleler yapardık ve ben de general olarak seferlerimizi yönetir, haritalar hazırlar, saldırı ve geri çekilişlerimizin stratejilerini hazırlardım. Turuncu ve yeşil renklerimizle İrlandalı dedelerimizin savaşlarında çarpışırdık. Turunculara bürünsek de, bunun ne anlama geldiğini bilmezdik. Bizim rengimizdi işte. Dikkatler dağılınca ateşkes ilan eder ve arkadaşım…