Charles Bukowski’nin Kızıl’ı
Charles Bukowski’nin Kızıl’ı’ndan…
Bir anda akla esen bir şey olarak başladı. Öyle de bitecekti. İkisinin arasında Charles Bukowski ile neredeyse iki yıl geçirdim ve kendimi yazılarında hem kutsanmış hem de cezalandırılmış buldum. Beni esin kaynağı ve eksik parçası olarak yüceltecekti. Bana duyduğu sevgiyi ve tutkuyu kanıtlayan öyküler ve şiirler yazdı, içlerinde bana şükran şarkısı olarak yazılmış Kızıl adındaki aşk şiirleri kitabı da vardı. Daha sonra beni acımasızca kaypak, kötü ve duygusuz olmakla eleştirecekti.
1975 yılının 10 Kasım’ıydı. Los Angeles’te harikulade bir sonbahar akşamıydı ve büyük kısmını arkadaşım Georgia ile bir bardan ötekine giderek geçirmiştim. Georgia’nın otuz ikinci yaş günüydü ve Hollywood’daki bütün barları uğrayarak Bukowski tarzında kutlamak istiyordu: İki asi ve eğlenmeyi seven serkeş, eğlence düşkünü, liseli kız giyimli hatun en berbat barlara takılarak kentin doğusundan başlamış batıya doğru ilerliyorduk.
Haz peşinde koşmak iyi becerdiğim ender şeylerden biriydi. Yirmi üç yaşındaydım ve daha iyi bir yaşam seçeneğinden yoksun olarak bir barda garsonluk yapıyordum. Tek başıma büyütmek zorunda olduğum altı yaşında bir kız çocuğu ile eğitimime devam edecek zamanı ve parayı bulmam olanaksızdı. O dönemdeki gençlerin çoğu gibi yitiktim ve akıntıya kapılmış gidiyordum, fakat beni heyecanlı bir şeylerin beklediğine dair umudumu hiçbir zaman kaybetmemiştim. Bunun ne olduğunu ya da onu nerede bulacağımı bilmiyordum, ama bir yerlerde olduğundan emindim.
Fakat onu buluncaya, ya da o beni buluncaya dek, günlük haz arayışımı sürdürecektim. Beş yıllık planın canı cehenneme, anın içinde yaşamak beni yeterince meşgul ediyordu. Kendimi ya da hayatı fazla ciddiye almıyor, genellikle kolay hoşnut oluyordum. Gençlik ve güzellik benden yanaydı –bir paket sigaram, dinleyecek güzel bir müziğim ve ucuz bir şişe şampanyam varsa, iyi bir gündü.
Alice Harikalar Diyarında’ki gibi, dürtülerim ve maceraperest yapım beni genellikle yolumu kaybettiren dolambaçlı yollara götürürdü.
O gece gezme arzum beni hayatımı değiştirecek olan Carlton Yolu’na götürecek, sola dönüp Charles Bukowski’yle tanışacaktım.
Georgia’yla son durağımıza gelmiştik…