Cennetin Hırsız Melekleri
Cennetin Hırsız Melekleri’nden…
Buz kutumuz, bodrumdaki raflarımız yiyeceklerle doluydu. Şeftali kompostosu, fıstık ezmesi ve havyarlı sandviçler yiyorduk. Elmalı ve limonlu Danimarka bisküvileri ve ceviz dumanında tütsülenmiş alabalık yiyorduk. Gün boyunca şeker yiyorduk. En sevdiklerim sütlü ve içi, fındıklı olanlardı. Bir şeker kutusunda genellikle yalnızca bir tane oluyordu, hatta bazen bir tane bile olmuyordu ve ben bu şekeri görünüşünden tanıyamıyordum. Bu yüzden ödülümü bulmak için yüzlerce şekerleme açıyordum. Şekerci dükkânlarına dalıyor ve kutuları bir çuvala doldurup, her zamanki “Dur! Hırsız!” korosu arasından kaçıyordum. Evde çılgınca sütlü fındıklı şekerleri arıyor diğerlerini bir kenara atıyordum. Uri beni müsrifliğim yüzünden azarlıyordu. Şekerler dışında, başladığım her şeyi yiyip bitirmem için beni zorluyordu.
Uri’ye gelince, o turşu seviyordu. Büyük, şişko, sulu turşuları. Bakkallarda turşu suyuyla dolu fıçıların içinde yüzüyorlardı. Birdenbire turşu yemek isterdi. Aniden, “Haydi gidiyoruz. Turşu turu.”
Bir sürü turşu turuna çıkıyorduk, çünkü Uri yalnızca taze turşu yerdi. Eğer turşu bir günden uzun süre suyun dışında kalmışsa burun kıvırırdı. Bu, yeni dükkânlar bulma-
mız gerektiği anlamına geliyordu. Hiç kimse Uri’yi bir şey alırken görmezdi, ama bir süre sonra bakkal, ne zaman kırmızı saçlı bir çocuk gelse turşulann yok olduğunu fark etmeye başlardı.
Turşu olan bir yere giderken bir şey aşırmama izin yoktu. Uri turşu turunun benim hırsızlığım yüzünden mahvolmasını istemiyordu. Ama dönüşte, o kendi ödülünü mutlulukla yerken ben de istediğimi yapmakta özgür oluyordum.
Uri genellikle her şeyi mağaza raflanndan ya da tezgâhlarından alıyordu. Benim insanlardan aldığım şekerler dışında. Birlikte ağır ağır yürürdük, Uri’nin çenesinden turşu suyu akardı, o sırada ben bir şey görürsem alırdım. Hemen fırlar, insanların arasında zikzaklar çizerek koşardım, Uri turşusunu yemeğe devam eder ve beni tanımıyormuş gibi yapardı.
Eve döndüğümüzde, “Nasıl yaptın bunu?” diye sorardı.
Omuzlanmı silkerdim. “Yapıyorum işte.”
“Sen müthişsin,” derdi Uri ve ben de kendimi fındıktan kalbi olan sütlü şeker gibi hissederdim.
Bazen Uri tek başına çıkıyordu…