Bozkırda
Bozkırda’dan…
Vasili, ateşin önüne çökerek düşünceye daldı. Tencere köpükler saçarak kaynıyordu. Oğlunun anlattıkları canını pek fazla sıkmamış; fakat hem ona, hem de karısına karşı bir hoşnutsuzluk duygusu uyanmıştı içinde. Onlara beş, yıldır dünyanın parasını göndermişti, ama işleri yine de yürütememişlerdi demek. Eğer Malva olmasaydı, Yakov’a neler söyleyeceğini bilirdi. Babasına danışmadan köyden çıkıp gelmeye aklı yetiyor da şuncağız iş yürütemiyordu demek! O güne kadar kaygısız, rahat bir hayat yaşayan Vasili, köyü aklına bile getirmemişti. Ama şimdi köydeki toprağa birdenbire gereksiz, yararsız bir şey; yıllardır boş yere para akıttığı dipsiz bir çukur gibi görünüyordu ona. Bir kaşıkla balık çorbasını karıştırırken içini çekti.
Ateşin küçük, sanmtrak alevi, güneşin parlaklığı karşısında zavallı ve solgun kalıyordu. Mavi, saydam duman kümeleri ateşten koparak denize doğru, dalga serpintilerine karşı akıp gidiyorlardı. Vasili gözleriyle onların arkasından bakarken, durumunun artık eskisi gibi iyi olmayacağını, eskisi gibi özgür yaşayamayacağını düşünüyordu. Yakov, Malva’nın kim olduğunu anlamıştı kuşkusuz…
Kadınsa barakada oturmuş, hiç yitmeyen bir gülümsemenin oynaştığı küstah ve kışkırtıcı gözleriyle, delikanlıyı renkten renge sokuyordu.
Ansızın Yakov’un yüzüne dik dik bakarak:
– Köyde bir yavuklu bıraktın da geldin, değil mi? diye sordu.
Beriki isteksiz isteksiz:
– Olabilir, diye karşılık verdi. Ne olacak?
Malva kayıtsızca: . . . , .
– Nasıl, güzel bir şey mi bari? diye sordu.
Yakov ses çıkarmadı.
– Ne susuyorsun? Hangimiz güzeliz; o mu, ben mi?
Delikanlı istemeye istemeye kadının yüzüne baktı.
Yanakları esmer ve tombuldu. Kışkırtıcı bir gülümsemeyle aralanmış kabarık dudakları titriyordu. Vücuduna iyice oturan pembe, basma bluzu yuvarlak omuzlarıyla dik ve oynak göğüslerini meydana çıkarıyordu. Fakat kadının kurnaz kurnaz kırpışan, yeşil, alaycı gözlerinde delikanlının hoşuna gitmeyen bir şey vardı. Ona sert bir karşılık vermek istediği halde, nedense içini çekerek titrek bir sesle:
– Niçin böyle konuşuyorsun? diye sordu.
Malva alaycı bir gülüşle:
– Nasıl konuşayım istiyorsun diye karşılık verdi.
– Hem de gülüyorsun… Niye?
– Sana gülüyorum…
Yakov incinerek:
– Gülecek ne var bende diye sordu ve kadının bakışlarından kaçınmak…