Bir Kadının Zevk Anıları
Bir Kadının Zevk Anıları’ndan…
Zavallı annem tüm zamanını öğrencileri ve ufak tefek ev işleri arasında öyle bir bölüştürmüştü ki benim eğitimime çok az zaman ayırabiliyordu ve kendini hayatın tüm zevklerinden soyutlayan saflığı yüzünden beni de o güzelliklerin cilvelerinden korumayı aklının ucundan geçirmiyordu. On beşime basmak üzereyken annemi ve babamı ani bir çiçek hastalığı sebebiyle birer gün arayla kaybettim. Bu benim için dünyanın en büyük felaketi anlamına geliyordu. Önce babam ölmüştü ve bu annemin ölümünü daha da hızlandırdı. Artık mutsuz, kimsesiz bir öksüzdüm Aslen şehirli olan babamın Lancashire’a gelip yerleşmesi tamamen bir rastlantıydı ve bana bakabilecek bir akrabam yoktu. Ailemi kaybetmeme neden olan hastalık bana da bulaşmıştı ama gençliğimin de yardımıyla hastalığı hafif şekilde atlatmayı başardım.
O zamanlar bunun değerini pek bilemediysem de hastalıktan geriye hiçbir iz kalmaması büyük şanstı. Size, onların yokluğunun bana verdiği keder ve hüznün tasvirini yapmayacağım çünkü acımı tarife kelimeler yetersiz kalıyor. Aradan biraz zaman geçince ve genç yaşın verdiği umutlarda eklenince, yeri doldurulmaz kaybın üzerimdeki derin etkisi silinmeye başladı. Bunun yanı sıra beni hayata bağlayan en önemli şey Londra’ya gidip iş bulmak ve her şeye yeniden başlamak üzerine kurduğum hayaller oldu. Planım için gerekli tüm yardım ve öğütleri, arkadaşlarını ziyaret için köye gelmiş, birkaç gün kalıp geri dönecek olan Esther Davis adında genç kadından alabileceğimi öğrenmiştim.
Köyde bu tasarıya herhangi bir biçimde karşı çıkmak için başıma gelebilecekler hakkında yeterince kaygılanacak hiç kimse yaşamadığından ve ailemin ölümünden sonra benimle ilgilenen kadın da bu plana uymaya beni yüreklendirdiği için şansımı denemeye karar verdim. Oysa tarihe bakıldığında taşradan büyük dünyaya giden her erkek ve kadın hayatı kavramak yerine hep hüsrana uğrayan taraf olmuştur.
Esther Davis’in beni kendisiyle birlikte böyle bir serüvene atılmam için hiçbir şekilde desteklemediğini ve kışkırtmadığını söyleyemeyeceğim. Londra’da neler görebileceğimi anlatarak çocukça merakımı iyice kamçılıyordu. Anıtmezarlar, aslanlar, Kraliyet ailesi, tiyatro ve operalardan söz…