Anarşist Banker – Şeytanın Saati / Fernando Pessoa

Anarşist Banker - Şeytanın SaatiAnarşist Banker – Şeytanın Saati

Anarşist Banker – Şeytanın Saati’nden…

“Çok ileri gittiniz! Tamamıyla deli saçması. Peki siz yaşamınızı –demek istediğim banker ve tüccar olarak yaşamınızı– anarşist kuramlarla nasıl bağdaştırıyorsunuz? Anarşist kuramdan anladığınızın herhangi bir anarşistin anladığından hiç de farklı olmadığını ileri sürdüğünüze göre bunları nasıl bağdaştırıyorsunuz? Üstelik bu insanlardan farkınızın onlardan daha fazla anarşist olmanız olduğunu söylüyorsunuz, öyle değil mi?”

“Kesinlikle.”

“Hiçbir şey anlamıyorum.”

“Peki anlamak ister misiniz?”

“Hem de nasıl!”

Purosunu dudaklarından çekti. Zaten sönmüştü. Yavaşça tekrar yaktı, sönen kibriti elinde tutarak nazikçe kül tablasına bıraktı. Sonunda, başını kaldırıp söze başladı:

“Dinleyin. Lizbon’un işçi sınıfında, halktan insanlar arasında dünyaya geldim. Tahmin edebileceğiniz gibi hiçbir şey miras kalmadı bana: ne toplumsal konum, ne de beni eğitecek koşullar. Sahip olduğum tek şey berrak bir zekâ ve oldukça belirgin bir irade gücüydü. Ama bunlar doğal yetilerdi, mütevazı kökenlerim bunları elimden alamazdı.

İşçiydim, çalıştım, zor bir hayatım oldu; aslında, o ortamda doğmuş insanların çoğu neyse ben de oydum. Açlık çektim, demiyorum ama açlığın pek de uzağında değildim. Açlıkla tanışmış olsaydım bile bu, daha sonra olacakları, size anlatacaklarımı, ne o dönemki yaşamımı ne de bugünümü değiştirirdi.

Uzun sözün kısası, sıradan bir işçiydim; herkes gibi ben de çalıştım, çünkü çalışmak gerekiyordu ama mümkün olduğunca az çalıştım. Zekiydim. Fırsat buldukça okuyordum, tartışıyordum ve aptal biri olmadığımdan, derin bir tatminsizlik içindeydim. Kaderime ve bana dayattığı toplumsal koşullara karşı derinden isyan duyuyordum. Dediğim gibi kaderim aslında çok kötü olabilirdi; ama o dönemde Kader’in bana olası tüm adaletsizlikleri reva gördüğünü ve toplumsal uzlaşmaları yalnızca bu amaç için kullanmış olduğunu sanıyordum. Yirmi-yirmi bir yaşlarındaydım, işte o sırada anarşist oldum.”

Bir an sustu. Bana doğru biraz daha dönerek sözüne devam etti, hafifçe öne eğilmişti:

“Neredeyse hep bilinçli biriydim. İçimdeki isyanı hissettiğimden, bu isyanı anlama yönünde çaba harcadım. Bunun üzerine bilinçli ve inançlı bir anarşist oldum –bugün olduğum gibi– bilinçli ve inançlı anarşist.

LİNK

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir