Ana
Ana’dan…
Babası öldükten iki hafta sonra bir pazar günü Pavel, eve zil zurna sarhoş geldi. Sallana sallana masanın başına giderek, bir zamanlar babasının yaptığı gibi yumruğunu masaya vurup anasına seslendi.
“Yemek nerde!”
Anası, oğlunun yanına oturup başını göğsüne doğru çekerek ona sarıldı. Pavel onu iteleyip bağırdı:
“Hadi ana, çabuk ol!”
Anası, onun engelleme çabasıyla çok kolay başa çıkarak üzgün ve sevecen bir sesle, “Ah seni kaz kafalı seni!” diye mırıldandı.
“Babamın piposunu getir, tütün içeceğim.”
Bu, Pavel’in ilk sarhoş oluşuydu. Votka vücudunu sarsmış, ama bilincini köreltememişti, kafasında bir soru dönüp duruyordu:
“Sarhoş ha? Ben, sarhoş?”
Annesinin okşamaları aklını karıştırıyor, hüzünlü bakışları içine dokunuyordu. İçinden ağlamak geliyordu ve bu duyguyu bastırmak için, olduğundan daha sarhoşmuş gibi görünmeye çalışıyordu.
Anası, onun terden sırılsıklam olmuş darmadağın saçlarını okşayarak, kısık bir sesle, “Neden yaptın bunu? Böyle yapmamalıydın…” dedi.
Pavel’in midesi bulanmaya başladı. Üst üste kustuktan sonra anası onu yatağına yatırıp solgun alnına ıslak bez koydu. Pavel hafifçe kendine gelir gibi oldu, ancak etrafında ne varsa dönüyor, gözkapakları ağırlaşıyordu. Ağzında pis, acı bir tat vardı. Kirpiklerinin arasından anasının yüzünü görüyor ve kopuk kopuk düşünüyordu:
“Demek ki benim için henüz erken. Başkaları içtiğinde böyle olmuyorlar, benim ise midem çok kötü bulanıyor…”
Annesinin tatlı sesi sanki uzaklarda bir yerlerden geliyordu:
“İçmeye başlarsan bana nasıl bakarsın?..”
“Herkes içiyor…”
Anası içini çekti. Oğlu haklıydı, insanların meyhaneden başka eğlenecekleri yerleri olmadığını biliyordu. Buna rağmen, “Sen gene de içme!” dedi. “Baban senin yerine de yeterince içti, bana yeterince çektirdi. Sen bari anacığına acı.”
Pavel, annesinin ağzından dökülen bu yalvaran, tatlı sözleri dinlerken, her an kocasından dayak yemeye hazır yaşamış bu kadının silik ve sessiz hayatını düşündü. Babasıyla karşılaşmamak için eve çok geç geliyordu; anasını neredeyse unutmuştu. Yavaş yavaş kendine geldiği o an, dikkatle ona baktı.
Uzun boylu, hafif kambur bir kadındı. Ağır işlerde çalışmaktan ve kocasından yediği dayaklardan yıpranmış bedeni…