Tatlı Rüyalar
Tatlı Rüyalar’dan…
“A- özür dilerim. Bay Schubert, değil mi? Yoksa Monsieur Schubert mi demeliyim?”
“Berlioz,” dedi Hector derin bir soluk alarak. “Bana Hector diyebilirsiniz.”
“Evet. Sekreterim bana sizin geleceğinizi bildirmişti ama öyle dalgınım ki… Üstelik sabahtan beri bisikletçinin çırağını bekliyorum. Lütfen içeri buyurun.”
Hector cebinden çıkardığı mendille alnındaki teri silerek az önce adamın çıktığı kapıya doğru ilerledi. Demek buralarda bisiklet tamircisi çıraklarının otuz beş yaşlarında olması, beyaz keten takım elbiseler giymesi ve Avrupa’daki modaya uygun açık renk camlı güneş gözlükleri takması beklenebiliyordu. Acaba Kartal denen semt Alacakaranlık Kuşağı’nda mıydı? Tam içeri adım atacağı sırada esmer adam kolunu kirişe dayayarak onu durdurdu. “Ayakkabılarınızı çıkarmıyor musunuz?”
“Özür dilerim,” diye eğildi Hector. Yanağı adamın pantolonuna değiyordu. Beriki ayaklarına kapanmış gibi duran Hector’a şöyle bir baktı. “İsterseniz ayakkabılarınızla da girebilirsiniz. Ben sadece tercihinizden emin olmanızı istedim. Ayakkabıyla girmenizde bence hiçbir sakınca yok.”
Hector bu eve geldiği için kendine lanetler okumaya başlamıştı bile. Ne var ki, o anda oradan ayrılıp gitmek kendine duyduğu saygıyı sıfıra indirecekti; aynı, ayakkabılarını yeniden giymeye çalışmak gibi. Çıplak ayaklarıyla tahta döşemeli odaya girdi. İçerisi derli toplu ama yoksul bir ev havasındaydı. Apartmanın arka kısmına ve bahçeye bakan tek pencerenin önünde küçük bir masa, masanın çevresinde iki sandalye, yerde bir döşek ve karşısında da böyle bir evde bulunması hiç beklenmeyecek hayli gelişmiş bir müzik seti vardı. Hava hayli sıcak olmasına rağmen ev çok serin ve rutubetliydi. Ev sahibi Hector’un arkasından odaya girip düşmüş kapıyı omuzlayarak kapattı. Sonra sırıtarak Hector’a döndü. “Böylece daha rahat konuşabiliriz.”
“Siz benim adımı biliyorsunuz ama henüz ben sizinkini öğrenemedim,” dedi Hector Fransızlara yakışır bir nezaketle.
Karşısındakinin suratındaki ifade Hector’a, “İstesem hâlâ da söylemem,” der gibi geldiyse de genç adam kararlı bir tavırla elini uzattı. “Hamit Alemdar.” El sıkışırlarken Hamit diğer eliyle onu masanın kenarındaki sandalyelerden birine buyur etti. Sonra müzik setinin uzaktan kumandasını eline aldı….