Daha
Daha’dan…
Babam bir katil olmasaydı, ben de olmayacaktım…
“Neyine gerek lan senin, dedim hatta… Kaçmak, göçmek? Gideceğin yere gitsen ne olur? Ölmeye mi çekiyorsun bu kadar eziyeti? Neyse… Sonra Rahim dedi, sen de gel, dönüşte iki laf ederiz. Benim de işim yok o zamanlar, daha kamyonu almamışım…”
Babam bir katil olmasaydı, annem beni doğururken ölmeyecekti…
“Arada, kaçağa gidenlere bir el atıyorum… Hem işi öğreniyorum hem de üç beş yolumu buluyorum… İyi lan, dedim. Bindik, açıldık işte… Sakız’a varmaya az kala bir fırtına çıktı! Zaten Swing Köpo’nun kendini götürecek hali yok! Daha ne olduğunu anlamadan, göçtük suya…”
Babam bir katil olmasaydı, asla dokuz yaşıma basmayacak ve onunla o sofraya oturmayacaktım…
“Bir baktım, herkes bir tarafta, bağıran bağırana… Adam gelmiş çölden, ne bilsin yüzmeyi! Böyle bir görünüyorlar, sonra yok! Taş gibi batıyor hepsi! Boğulup gidiyorlar… Bir ara Rahim’i gördüm, alnı kan içinde… Vurmuş kafayı teknede bir yere… Dalgaları bir gör, duvar gibi! Üstüne üstüne geliyor insanın! Sonra bir baktım, Rahim de yok…”
Babam bir katil olmasaydı, ne o bana bu hikâyeyi anlatacaktı, ne de ben onu dinleyecektim…
“Yüzeceğim de, ne tarafa gideyim, diyorum… Gecenin bir körü! Bayağı bir uğraştım… Ama yok, kafayı suyun üstünde tutmak bile mesele… Bir dalıp bir çıkıyorum… Dedim, oğlum Ahad, hayat buraya kadar! Gittin, gidiyorsun… Sonra birden, böyle, iki dalga arasında, beyaz bir şey gördüm… Üstünde de bir karaltı var…”
Babam bir katil olmasaydı, onun bir katil olduğunu hiç öğrenmeyecektim…
“Bir baktım, o hasta herif… Hani o bitik herif vardı ya… Bulmuş bir cansimidi, tutunmuş gidiyor… Nasıl yüzdüm, bilmiyorum… Ama sonunda vardım adamın yanına… Tuttum simidi, çektim elinden… Baktı bana… Uzandı böyle… İttim ben de… Boğazından tutup… Sonra da bir dalga geldi götürdü zaten…”
Ama babam bir katildi ve hepsi oldu…
O gece babam öyle ağır ağır anlattı ki hikâyesini, dudaklarının arasından kesik kesik çıkan o sessizlikler…