Türk Saplantısı
Türk Saplantısı’ndan…
Makrokozmos ile mikrokozmos: Karşılıklı olarak, birbiriyle kesişen ışın demetleri bunlar. Sıraladığımız malzemeleri sunan mikrokozmos ya da taşranın adı Ferrara’dır. Rönesans adını verdiğimiz en talihli dönemde bile, şehrin nüfusu asla 30.000’i aşmamış, İtalyan şehirleri hiyerarşisinde on beşinci sıranın üstüne çıkmamıştır. 1600’e doğru, coğrafyacı Giovanni Antonio Magini onu Roma, Napoli, Venedik, Cenova, Milano, Floransa’dan sonra ve Ravenna, Padova, Brescia, Verona, Cremona, Pavia, Mantova, Siena, Perugia’ya eş düzeyde “ikinci sınıf” şehirler arasına yerleştirmiştir.
Yola çıkış noktamızın verileri alçakgönüllü veriler; bunlar karşısında, geçmişin İtalyan şehirciliğinin gelişimindeki yoğun aşamaları vurgulamadan geçemeyiz: Bu gerçeği, günümüzde farklılıkları göz ardı ederek “eşitleme” anlayışı daha bir öne çıkarmıştır.
Bazı koşullar, Türkler üzerindeki bu gözlem noktasının rolünün önemini epey artırmıştır. Ferrara, 15. ve 16. yüzyılda, Hıristiyan ordularının müzmin niteliksizlikleri göz önünde bulundurulduğunda, küçük ama yararlı orduların donatım ve iaşesini sağlayabilen bir başkentti. Bu dönemde, Este prenslerinin Aragon ve Borgia, Habsburg ve Valois hanedanlarıyla akrabalıkları; Avrupa’nın her köşesinden hızlı bir haber ve insan akışı sağlıyordu. Bu arada, Este kardinalleri (ailede her zaman bir kardinal vardı); çağrı ve kararların yayıldığı büyük merkezle –Roma’yla– ilişki kurma görevini görüyorlardı. Daha sonra, 17. ve 18. yüzyılda, şehir başkent konumunu yitirince, devreye yeni etmenler girdi.
Şehrin Roma, Venedik ve Viyana yolu üzerindeki konumu; ana savaş alanlarından –Tuna ve Ege– ön bilgilerin ve kutsal emanetlerin ulaşmasını sağladı; bir yandan da, Adriyatik kıyısında –küçük olmasına ve epey kuzeyde bulunmasına rağmen– toprağının olması; şehri sürekli olarak korsan saldırılarının tehlikelerine maruz bırakıyordu.
Bu temeller üzerinde halkın ve aydınların çeşitli tepkileri boy gösteriyordu; bu tepkiler çoğu zaman eski rejimin niyetlerini açıkladığı ya da çelişkilerini gizlediği son derece törensi biçimlerle dile getiriliyordu. Buranın özel bir taşra olduğunu kabul edelim; sıkıcı ve önemsiz değil, biraz taşra, biraz başkent; salt rastlantının armağan ettiği bazı tarihsel kesitler sayesinde de tarihçi için uygun bir yer. Tutarlı olmayan duygular, Türklerle bütün gerçek ve hayali ilişkiler yelpazesini…