Kopenhag Yolcusu
Kopenhag Yolcusu’ndan…
İki motorlu uçak Atlantik’in gri dalgaları arasındaki küçük sarı noktanın üzerinde ağır ağır dönüyordu. Bu, İkinci Dünya Savaşı sırasında Amerikalıların Ruslara centilmenlik anlaşması gereğince verdiği eski bir Catalina deniz uçağıydı. Açık gri boyanın izleri uçağın gövdesi üzerinde, kanatlarının altında açıkça farkediliyordu.
Uçak birçok kere suya inmeyi denemiş, ama her seferinde suya yirmi metre kaldığı anda pilot tekrardan havalanmak zorunda kalmıştı. Dalgalar çok kuvvetliydi ve suya değdiği anda uçağın gövdesini parçalayabilirlerdi.
Kime ait olduğu bilinmeyen Catalina bir kez daha döndü, burnunu rüzgâra çevirdi ve yuvarlak kauçuk botun üzerine doğru yöneldi.
Pervaneleri yavaşlamıştı. Uçak hafifçe alçalıyordu, saatteki hızı 120’den fazla değildi.
Pilot, uçağı rüzgârın şiddetine ve denizin durumuna göre ayarlıyordu.
Kauçuk botun içindeki Otto Wiegand, kafasını kaldırdı ve hemen tekrar eğdi. İki motorlu uçak onun üzerine doğru yönelmiş, iki yana doğru hafifçe yalpa yaparak denizin üstünden geliyordu. Bu sefer uçak suya inmeyi başaracak gibiydi. Buzlu deniz ile onlar arasında yapabilecek başka bir tercih yoktu.
Sinirli bir şekilde kemerine sıkıştırdığı Mauser P 38’liğin kabzasını kavrayan Otto iri bir dalganın çarpmasıyla botun kenarına devrildi.
Yeniden buz gibi bir duş yapmıştı. Kafasını kaldırdığında soğuktan titriyordu. Uçak geçip gitmişti.
Motorların gürültüsü arasında uçak biraz daha yükseldi ve döndü. Bir kere daha başaramamıştı. Soğuğa rağmen Otto Wiegand derin bir nefes aldı ve biraz rahatladı. Şimdi iki motorlu uçağın altında, ucunda bir ağ bulunan uzun ve sağlam bir halat asılıydı. Bu kazazedeleri kurtarmak için kullanılan eski bir teknikti. Bu uçak en az 80 ile uçabilirdi. Ağ suyun yüzeyinde sürükleniyor, kurtarma ekibi halat sayesinde kazazedeye ulaşıyor ve kazazede halata tutunduktan sonra onu yukarı çekiyorlardı.
Bu sefer biraz daha yüksekte dönen Catalina, kauçuk botun üzerinde büyük bir martı gibi kalmıştı. Aniden bir megafondan çıkan bozuk bir ses fırtınanın gürültüsünü bastırdı: Otto Wiegand, Otto Wiegand! Bizimle geliniz!
Gökyüzünden gelen bu kuvvetli ve metalik ses sadece bir göz korkutmaydı.