Herkes Ölür
Herkes Ölür’den…
Başımı kaldırdım. Geyik tam önümüzde, belki on metre kadar ötede duruyordu. Kuşkusuz, far ışıklarına yakalanmıştı ama yüzünde o beklenilen şaşkın ifade yoktu. Aksine bir lord gibi her şeye hâkim bir durumdaydı.
“Haydi” dedi Andy. “Kıçını kaldır bakalım Geyik Efendi.”
“Üzerine doğru git” dedi Mick. “Ama yavaşça.”
“Buzluğunu geyik etiyle doldurmak istemiyorsun herhalde, ha?” Andy ayağını frenden yavaşça çekti, otomobil usulca hayvana doğru kaydı. Geyik beklemediğimiz kadar yaklaşmamıza izin verdi, sonra tek bir sıçrayışla yoldan çıktı ve karanlık tarlalarda kayboldu.
Palisades Parkway’de kuzeye doğru gidiyorduk. Önce 17 nolu yoldan kuzeybatıya, sonra 209’dan kuzeydoğuya sapmıştık. Geyik için durduğumuzda numarası olmayan bir yoldaydık. Birkaç kilometre sonra da sola dönerek, Mick Ballou’nun çiftliğine giden çakıllı yola girdik. Şehirden gecevarısma yakın ayrılmış, sabaha karşı ikide varmıştık. Yolda trafik yoktu, dolayısıyla daha hızlı gidebilirdik ama Andv daima hız limitinin birkaç kilometre altında kaldı, sarı ışıklarda frene bastı ve kavşaklarda durdu. Mick’le ben arkada oturduk, Andy direksiyon salladı ve kilometreler sessizlik içinde geçti gitti.
İki katlı eski çiftlik evi görününce, “Daha önce buraya gelmiştin” dedi Mick.
“İki kere.”
“Bir keresinde o Maspeth işinden sonra” diye hatırladı. “O gece otomobili sen kullanmıştın Andy.”
“Hatırlıyorum Mick.”
“Yanımızda Tom Heanev de vardı. Tom’u kaybedeceğiz diye korkmuştum. Kötü yaralanmıştı ama gıkı çıkmıyordu. Eh, Kuzey’dendir o. O takımın ağzı sıkıdır.”
İrlanda’nın kuzeyini kastediyordu.
“Bir kere daha mı buradaydın? Ne zamandı o?”
“Bir iki yıl önce. Bütün bir gece beraberdik, sonra sen beni buraya getirdin, hayvanları ve çiftliği gündüz gözüyle göreyim diye. Soma da bir düzine yumurtayla geri yolladım.”
“Şimdi hatırlıyorum. Bahse girerim daha lezzetli bir yumurta yememişsindir.”
“İyi yumurtalardı.”
“İspanyol portakalı renginde kocaman sarıları vardır. Harika bir ekonomi, tavuk besleyip yumurtalarını almak. En iyi hesaplamalarıma göre o yumurtalar bana yirmi dolara maloluyor.”
“Bir düzinesi yirmi dolara mı?”
“Şuna bir yumurta yirmi dolara desek daha doğru olur. Gel gör ki…