Günahkar
Günahkar’dan…
Onlar içerideyken şiddetli rüzgâr nedeniyle kopup kendilerini yere, buzların üzerine düşen polis şeridinin üzerinden, atlayarak şapelden hızla dışarı attılar. Yürüyüş yolunun aşağısına doğru hareket ederlerken rüzgâr giysilerine rahat vermiyor ve adeta yüzlerini keskin bir kılıçla yaralıyordu. Sağanak halinde yağan isyankâr kar tanelerinden korunmak için gözlerim kısmışlardı.
Loş antreye adım atar atmaz Maura uyuşmuş suratında çok hafif, belli belirsiz bir sıcaklık hissetti.
Yumurta kokusuyla karışık eski ısıtma sisteminden kaynaklanan bir küf kokusu aldı. Porselen tabak sesleri onları karanlık bir koridordan gidilen Horasanlarla ışıklandırılmış beklenmedik bir biçimde modern bir salona yönlendirdi. Oldukça eskimiş uzun masanın etrafında oturan rahibelerin derin kırışıklıklar dolu yüzlerinden sadelik ve gösterişsizlik fışkırıyordu. On üç tane rahibe vardı. Uğursuz on üç.
Tüm dikkatlerini önlerindeki parlak çiçekli kare şeklindeki kumaş parçalarına, ipek kurdelalara ve tabaklara yerleştirilmiş lavanta kuruları ve gül yapraklarına vermişlerdi. Maura lavanta ve gülleri alıp kumaş parçacıklarının içine yerleştiren titreyen romatizmalı ellere bakarken elişi zamanı, diye düşündü.
Rahibelerden biri tekerlekli sandalyede oturuyordu. Sol eli kol dayanağının kıskacının içine kıvrılmış bir şekilde kenara eğilmişti. Yüzünün bir kısmı kısmen erimiş bir maske gibi sarkmıştı. Felcin korkunç akıbeti. Ama içlerinde yine de içeri giren iki yabancıyı fark eden ilk o olmuştu. Hafifçe inledi. Diğer rahibeler kafalarını kaldırıp Maura ve Rizzoli’ye baktılar. Bu porsumuş yüzlere gözünü dikerek bakan Maura kırılganlıkları karşısında adeta irkilmişti. Bu rahibelerin hiçbirinin küçük bir kızken tanıdığı otoritenin keskin simgeleriyle uzaktan yakından alakası yoktu. Aksine hepsi bu trajedi hakkında soru sorar gözlerle masum masum ikisine bakıyordu. Maura kendisinin ve ebeveynlerinin rollerinin değiş tokuş edildiğini fark eden artık yetişkin olmuş bir çocuğun kendini rahatsız hissetmesi gibi, yeni konumundan dolayı rahatsızlık duymuştu.
“Biri bize Dedektif Frost’un nerede olduğunu söyleyebilir mi?” diye sordu Rizzoli.
Bu soruya elinde üzerinde temiz kahve fincanları olan bir tepsiyle yan taraftaki mutfaktan az önce çıkan tedirgin edici görünüşlü kadın cevap vermişti. Üzerinde yağ lekeleri olan…