Bir Halkın Müziği Jazz
Bir Halkın Müziği Jazz’dan…
Zamanımızda, “klasik” ve “popüler” arasındaki yapay ayrımı dayatan, günümüzün hem “klasik”, hem de “popüler” müzik üretimini, sanat olmaktan çıkarıp parasal bir yatırım sorunu haline getiren koşullarıdır. Klasik konserlerin verilmesi de, popüler müziğin üretimi de, büyük ticari yatırım haline gelmiştir; bu yatırımlar da, tıpkı bir metayı standartlaştırıp herkese kabul ettirerek korunmak zorunda olan sermayeyi temsil eder.
Sonuç, bizim konser müziğimizin, çoğunlukla geçmişi kasteden “klasik” olup çıkmasıdır. Geçen 20 ya da 30 yıl içinde Amerika’da verilen senfonik, solo konser ve opera programlarından yola çıksak, müziğin ölü insanlar tarafından üretilen bir sanat olduğu sonucuna varır; dinleyicilerin bir çağdaşlarıyla iletişim kurmayı bekledikleri bir sanat olmadığına karar verirdik.
Bunun üzerinde durmamızın amacı, Bach, Beethoven ve Schubert gibi insanların büyüklüğünü ya da onların yapıtlarını tanımamızın önemini yadsımak değildir. Bu besteciler müziklerini yazdıkları sırada, kendi zamanlarında erişebildikleri herkese en heyecanlandırıcı biçimde hitap eden, kanlı canlı insanlardı. Dinleme deneyimlerimizi esas olarak uzak geçmişin yapıtlarına dayandırmak, tarihe, bugünü anlamamıza ve kendi sorunlarımızı çözmemize yardımcı olsun diye bakacak yerde, romantik bir kaçış için masalsı bir altın çağa bakmaya benzer.
Geçmişte müziğin tatlı değil, heyecan verici ve duygulandırıcı seda vermesi amaçlanırdı. Büyük müziğin geçmişte dinleyicileri arasında yol açtığı çatışmaları, günümüz müziğinin o hiç rahatsız etmeyen tatlılığı ile karşılaştırdığımızda, bu, kimi zaman, müziği nasıl dinleyeceğimizi öğrendiğimizin bir belirtisi olarak kabul edilir. Gerçekse, bunun tam tersidir. Öğrendiğimiz, müziği nasıl dinlemeyeceğimizdir. Her iyi müzik, kalbinin dilini, kendinden öncekilerin hepsinden biraz değişik kullanan, iletişim kurmakta yeni bir beşeri deneyime sahip bir insanın eseri olduğu için taze, heyecan verici ve cüretkâr bir ses verir.
Çağdaş konser müziği kompozisyonlarımızın çoğunlukla kötü oluşu; konser müziğimizin çoğunlukla “ölmüş insanların” müziği olduğunu bilen birçok bestecinin ölmüş insanlar gibi beste yapmaya karar vermelerinden ileri gelir. Bu işlemin çok yaygın olarak kullanılan terimi akademizmdir. Bu gibi üstü örtülü taklit yapıtlar sıradan icra yöntemlerine kolayca uygun düştükleri…