Meleklerin Ateşi
Meleklerin Ateşi’nden…
SS Yüzbaşı Herman Wirth, görüşünü engelleyen kar tanelerini bir eliyle temizledi. Kendini zorlayarak da olsa iyice yaklaştı, kadının yüzüyle kendi yüzü arasında artık otuz santim bile kalmamıştı. Aradaki buz kütlesinin derinlerine bakmaya devam ettikçe soluğunu kesen boğuk bir ses çıkardı.
Kadının gözleri son nefesini verirken dahi sonuna kadar açık kalmıştı. Aynen beklediği, bildiği gibi gözleri gök mavisiydi. Ama tüm ümitleri o raddede ani ve yıkıcı bir şekilde kırıldı.
Kadının gözleri kendi gözlerini deliyordu. Delirmiş gibi… Cam gibi… Hortlak gibi… Onu tutan saydam buz kütlesini delip geçen, alevle kızmış iki tüfek namlusu benliğini tehdit ediyordu.
İnanılmaz bir şekilde bu kadın, nihayetinde mezarına dönüşecek buzulun içerisinde son nefesini verdiği sırada kandan gözyaşları döküyordu. Öyle ki Wirth, kadının gözlerinden sızan üzeri köpüklerle kaplı kanın yanaklarında sonsuza kadar donup kalacağı kırmızı yolu görebiliyordu.
Göz temasını büyük bir zorlukla kestikten sonra bakışlarını biraz daha aşağı, kadının dudaklarına çevirdi. O kapkalın kaz tüyü uyku tulumunun bile içine sızan kutup soğuğuyla titrediği birçok gecede onların hayalini kurmuştu.
Kendi zihninde elleriyle çizmişti kadının dudaklarını ve bir an olsun aklından çıkarmamıştı. Dolgun olacaktı, biraz bükülmüş ama güzeller güzeli bir pembeyle karşılayacaktı onu. Beş bin yıl boyunca beklemişti Germen kadın, nihayetinde o kusursuz dudaklarına konup kendisine yeniden can verecek öpücüğü; Wirth’ün öpücüğünü.
Ama bakmaya devam ettikçe midesinin derinlerinden yükselen bulantı dalgaları da hızlandı. Döndü ve kemiklerini donduran rüzgârın inleyip duvarlarını dövdüğü buzul yarığına öğürdü. Ama kusamadı.
Aslında, kadının dudaklarında ölümün öpücüğü, şeytanın kucaklaması vardı.
Kadının ağzı, kalınca bir kırmızı kabukla örtülüydü; donmuş kandan oluşmuş irice bir kalıntı. Hemen önündeki buz tabakasına dehşetle kirlenmiş bir kefen gibi yapışmıştı. Ağzının üzerinde kadının burnu da kırmızı bir dalgayla kaplanmış, tüyler ürpertici bir hâle bürünmüştü.
Wirth bakışlarını biraz daha indirdi; gözlerini sağa sola çevirerek kadının donmuş, çıplak bedeninde gezdirdi. Antik zamanlardan kalma kadın, nedendir bilinmez, buz tabakasının üzerinde sürünüp buzulu…