Heretik
Heretik’ten…
Korkunç bir çığlık merdivenleri doldurdu ve başka bir kanlı ceset aşağıya indirilip yoldan çekildi: üç basamak daha açıldı ve Fransızlar yine ite kaka kendilerine yol açtılar. “Montjoie St. Denis!”
Elinde bir demirci çekici olan bir İngiliz merdivenlerden aşağı inip Fransız miğferlerine vurdu.
Bir adamı kafatasını ezerek öldürdü, diğerlerini geriye itti. Bu arada bir şövalye bir tatar yayı almayı akıl edip sinsi sinsi merdivenlerden yukarı çıktı. İyi bir görüş açısı yakalayınca attığı ok, İngiliz’in ağzından girip kafatasının arkasını havaya kaldırdı. Fransızlar nefret ve zafer çığlığı atarak tekrar hücum ettiler, ölmekte olan İngiliz’i kanla kaplı ayaklarının altında ezip kılıçlarıyla kulenin tepesine çıktılar. Orada bir düzine adam onları merdivenlerden geriye göndermeye çalıştı, ama daha fazla Fransız yukarı çıkmaya başlamıştı. Sonradan gelenler, öndekileri İngiliz kılıçlarına doğru zorladılar. Arkadaki-ler garnizonun son kısmını bozguna uğratmak için ölülerin üstünden geçtiler. Bütün adamlar doğranıp yere yıkıldı. Bir okçu parmakları kesilecek kadar uzun yaşadı, sonra gözleri oyuldu, kuleden aşağıda bekleyen kılıçların üstüne fırlatılırken hâlâ çığlıklar atıyordu.
Fransızlar sevinç çığlığı attı. Kule ölü mahzeni gibiydi, ama Fransız sancağı surlarında dalgalanacaktı. Hendekler İngilizlerin mezarı haline gelmişti. Zafer kazanan adamlar, para aramak için ölülerin giysilerini soyarken bir borazan çaldı.
Nehrin Fransız tarafında hâlâ İngilizler, sağlam bir zeminde kıstırılmış atlılar vardı.
Bu yüzden öldürme işlemi daha tamamlanmamıştı.
St. James Calais sahilinin açığına demirledi ve yolcuları sandallarla kıyıya taşındı. Hepsi zırhlar içindeki üç yolcunun o kadar çok eşyası vardı ki Northampton Kontunu arayacakları İngiliz kampının sokaklarına taşıması için St. James’in iki tayfasına para vermek zorunda kaldılar.
Evlerin bazıları iki katlıydı. Ayakkabıcılar, zırh yapımcıları, demirciler, meyve satıcıları, fırıncılar ve kasaplar üst katlarına tabela asmışlardı. Evlerin ve çadırların arasına inşa edilmiş depolar ve kiliseler, falcı locaları ve tavernalar vardı. Çocuklar sokaklarda oynuyordu. Bazılarında yay vardı ve köpeklere ucu küt oklar atıp sinirlerini bozuyorlardı. Soyluların evlerinin girişinde sancaklar asılıydı ve kapılarında zırhlı muhafızlar bekliyordu. Bir…