Devlerin Gazabı / Jack Higgins

Devlerin GazabıDevlerin Gazabı

Devlerin Gazabı’ndan…

Polis Müdürü genellikle hafta arası öğle saatlerinde, halkın geri kalan bölümünü özendirmek için olacak, birini kurşuna dizmeyi başarırdı. Bu da o dönemlerinde Meksika’nın bazı yörelerinde işlerin nasıl yürütüldüğü hakkında bir fikir verir sanırım.

İstasyondan yokuş yukarı tepeyi yarılamışken ilk salvo ateşin sesiyle farkında olmadan elimi ceketimin içine sokuverdim. Yol boyunca gölgede kalmayı başarabilmiştim ama Plaza Civica’ya çıktığım an güneş pençelerini boğazıma geçirip bir sıkınca vücudumdan sular fışkırdı aniden.

İdamlar polis kışlasının avlusunda yapılıyor, kapılar da seyretmek isteyenlerin rahatça görmelerine imkân sağlamak için ardına kadar açık tutuluyordu. Seyirciler de o sırada onbeş yirmi kızılderili ile melezden oluşmuştu. Öğle sıcağı ve gösterinin tekrarındaki sıklık düşünülürse pek önemsenmeyecek bir kalabalık değildi aslında.

Seyircilerin arkasında toprak yollardan kalkan tozla her yanı bembeyaz kesilmiş bir Mersedes park etmişti. Bonito gibi bir yerde pek rastlanmayacak bir model. En garip yanı da ben oraya vardığımda arabadan inen sürücüsüydü. Adam papazdı İrlanda dışında pek görmediğim irilikte, geniş kenarlı şapkasıyla, soluk cübbeli bir papaz.

Kendisini orada görünce şaşıran seyircilere pek aldırmadan dolgun deri bir keseden bir sigarilla çıkartıp kibritini arandı. Ben kibritimi ondan önce bulup çaktım ve uzattım.

Papaz dönüp ters ters baktı yüzüme, ben de onun yüzünü ilk kez o anda gördüm. Çalı gibi kır bir sakal, masmavi gözler, sol gözünün üstünde alnının kenarında eski bir kurşun yarası izi. İhtilâlden kurtulabilmiş talihlilerden biri.

Ateşi hiçbir şey söylemeden kabul etti, yanyana durup cezaevinden çıkardıkları üç kızılderiliyi avludan geçirerek duvara dizmelerini seyrettik. Yerde beş altı ceset vardı, duvar delik deşikti. Bir çavuş ellerini arkalarından bağlarken üç adam başlarına geleni kabullenmiş gibi duruyorlardı.

Papaz, «Bu sık sık olur mu?» diye sordu.

İspanyolca konuşuyordu ama aksanından Meksikalı olmadığı anlaşılıyordu.

Ben İngilizce, «Polis Müdürü cezaevindeki tutuklu sayısını ancak böyle azaltabileceklerini söylüyor,» dedim.

Kaşlarını hafifçe çatarak, «İrlandalı mısınız?» diye sordu.

«Hem de sapına kadar, peder.»

«Yurdunuzdan epey uzaktasınız.»

New England’lı,

LİNK

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir