Zihin, Dil ve Toplum
Zihin, Dil ve Toplum’dan…
Kısaca ifade etmek gerekirse, Batı medeniyetinde, evrenin hem tamamıyla akledilir olduğu hem de bizim evrenin mahiyetini sistematik bir biçimde anlamaya muktedir olduğumuz şeklinde bir yaklaşımın kabul gördüğü uzun bir dönem söz konusu olmuştu. İfadesini Avrupa Aydınlaması’ndaki bir dizi klâsik tabirde bulduğu için, ben bu iki kabule Aydınlanma vizyonu adını vermeyi öneriyorum, Bu iyimser vizyon, on dokuzuncu yüzyılın sonlarında, özellikle Bismark Almanya’sında ve Viktorya dönemi İngiltere’sinde doruk noktasına ulaştı. Bu görüşü en beliğ bir biçimde ifade eden iki kişiden biri Alman matematikçisi ve filozofu Gottlob Frege; diğeri ise İngiliz mantıkçısı ve filozofu Bertraııd Russell’dı.
Yirminci yüzyılın ilk dönemlerinden başlayarak, hem eşyanın doğası hakkındaki hem de bizim bu doğayı kavrama gücümüz hakkındaki bu geleneksel iyimserliği tehdit edip altını oyan, gerek entelektüel gerekse başka türlü bir dizi olay meydana geldi. Tahminime göre, on dokuzuncu yüzyılın bu entelektüel iyimserliğine vurulan en büyük; ve tek psikolojik darbe hiç de entelektüel bir gelişim değil, aksine I. Dünya Savaşı’nın doğurduğu yıkımdı.
Ancak Aydınlanma vizyonuna tehdit teşkil eden ve salt entelektüel olan bir dizi meydan okuma da söz konusuydu. Gerek gerçek dünyanın akledilirliği gerekse bizim dünyayı kavrama kabiliyetimiz farklı cephelerden taarruza uğramış gibi görünüyordu. İlk olarak; görelilik kuramı bizim zaman ve mekân, madde ve enerji hakkındaki en temel kabullerimize tehdit oluşturmuştu. Örneğin ışık hızına yakın hızla bir yıldıza seyahat edip on yıl sonra geri döndüğümüzde; biz on yıl yaşlanmışken, Einstein’a göre, dünyadaki her şeyin yüzyıl yaşlandığı bir evreni nasıl anlayacağız?
İkincisi teorik paradokslar dizisinin keşfedilmesi, rasyonalitenin en muhkem kalesinin yani matematiğin rasyonelliğine meydan okuyor gibiydi. Eğer matematiğin temelleri çelişki içeriyorsa, güvenilir görünen hiçbir şey yoktu. Russell’ın paradoksuyla karşılaşan Frege’nin de bizzat dediği gibi; ‘Çelişkiyi keşfetmeniz beni her türlü ifadenin ötesinde şaşkınlığa uğrattı, nerdeyse diyebilirim ki yıldırım çarpmışa döndürdü; çünkü üzerine aritmetiği inşa etmeye niyetlendiğim zemini sarstı.’ Sanki ‘sadece benim aritmetiğimin…