Yüzüklerin Efendisi / J.R.R. Tolkien (Tek Cilt)

Yüzüklerin EfendisiYüzüklerin Efendisi

Yüzüklerin Efendisi’nden…

Irak Yaylalar’dan Brendibadesi Köprüsü’ne kadar kırk fersah, kuzey avlaklarından güneydeki bataklıklara kadar da elli fersah uzanıyordu toprakları. Hobbitler, Reislerinin yetki alanını oluşturan bu derli toplu iş bölgesine Shire adını verdiler. Ve dünyanın bu hoş köşeciğinde derli toplu yaşama işlerine iyice dalıp, dışarıda karanlık şeylerin harekete geçtiği dünya ile ilgilerini gitgide kaybettiler; öyle ki, sonunda barış ve bereketin Orta Dünya’nın değişmez bir kuralı ve aklı selim sahibi her ahalinin hakkı olduğunu zanneder oldular. Muhafızlar hakkında zaten pek az olan bilgilerini ve Shire’daki uzun barışı mümkün kılan tüm o çabalan ya unutmuşlardı ya da hatırlamazdan geliyorlardı. Aslında korunuyorlardı ama bunu hatırlarına getirmeyi bırakmışlardı.

Hiçbir zaman, hobbitlerin hiçbir ırkı savacı olmamıştır ve kendi aralarında hiç savaşmamışlardır. Eski zamanlarda, elbette, zorlu bir dünyada hayatta kalabilmek için savaşmak zorunda kalmışlardı; fakat Bilbo’nun zamanında bu kadim bir tarih olmuştu. Bu öykü başlamadan önce son ve aslında Shire sınırlan içinde yaşanmış olan tek savaş da artık hatıralardan silinmişti: Bu, S.H. 1147’de yaşanan, Bandobras Took’un ork istilasını bozguna uğrattığı Yeşiltarlalar Savaşı’dır. iklim bile daha ılımlı olmuş, o bembeyaz kış aylarında Kuzey sınırlannda dolanan kurtlar sadece dedelerin masallarında kalmıştı. Yani, Shire’da hala bir miktar silah stoku olmasına rağmen bunlar daha çok yadigar olarak kullanıyor, ocakların üzerine, duvarlara asılıyor ya da Ulığ Kazın’daki müzede toplanıyordu. Müzeye Belek Evi deniyordu; çünkü hobbitlerin artık kullanımı olmayan fakat atmaya kıyamadıkları şeylere hep belek ismi verilirdi. Evleri beleklerle dolup taşmaya pek elverişliydi ve elden ele dolaşan hediyelerin çoğu da bu cinstendi.

Her şeye rağmen, rahatlık ve barış bile bu halkın şaşılacak ölçüde sağlam yapılı kalmasını engelleyememişti. Aslına bakılacak olursa hobbitlerin gözünü korkutmak veya öldürmek pek kolay olmazdı; güzel şeylerden öylesine bıkmadan usanmadan zevk almalarının nedeni, belki de mecbur kalınca pekala da bunlarsız yapabilecek olmalarıydı; bir de kederden, düşmandan ve iklimden kaynaklanan zahmetlerle onlan iyi tanımayan ve göbeklerinden ve besili yüzlerinden

LİNK

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir