Tarih ve Ütopya / Emil Michel Cioran

Tarih ve ÜtopyaTarih ve Ütopya

Tarih ve Ütopya’dan…

Siz benden daha talihli çıktınız, doğduğumuz toprağa tevekkül ettiniz; üstelik, en katıları da dahil olmak üzere tüm rejimlere tahammül etme melekeniz var. Hiç fantezi ve düzensizlik özleminiz olmadığından değil, fakat “demokrasi”nin bâtıl inançlarına kafası sizinki kadar ters düşen birisini de tanımıyorum.

Bir zamanlar bunlardan sizin kadar, hatta belki daha da fazla tiksindiğini doğru: Gençtim ve ne kendiminkilerden başka doğruları kabullenebiliyordum, ne de rakibime kendi doğrularına sahip olma, bunlardan yarar sağlama ya da bunları dayatma hakkını teslim edebiliyordum. Tarafların birbirini yok etmeden karşı karşıya gelebilmesini benim izanım almıyordu. Tür’ün Ayıbı, tutkusuz, inançsız, mutlağa elverişsiz, gelecekten yoksun, her noktada dar kafalı, bana bir tartışmanın amacının karşıdakinin tuz buz edilmesi olduğunu öğreten o yüce bilgeliğe erişemeyen, kanı çekilmiş bir insanlığın simgesi – böyle bakıyordum parlamenter rejime.

Buna karşılık onu bertaraf edip yerine geçmek isteyen sistemler, o zaman taptığın! Yaşam hareketine uygun, istisnasız bir şekilde güzel görünüyorlardı bana. Otuzundan önce hiçbir aşırılık biçiminin büyüsüne kapılmamış birine hayran mı olmalıyım, horgörmeli miyim onu; bir aziz mi, yoksa bir kadavra olarak mı değerlendirmeliyim, bilmiyorum. Biyolojik kaynak noksanlığı yüzünden, zamanını aşmış ya da onun altında kalmış olmaz mı? Olumlu veya olumsuz eksiklik… ne önemi var?

Yok etmenin ne arzusu ne de iradesi vardır onda, şüpheli biridir; iblisin hakkından gelmiştir, ya da daha vahimi, ona hiç teslim olmamıştır. Hakikaten yaşamak ötekileri reddetmektir; onları kabullenmek için, vazgeçmeyi, kendine şedit davranmayı, kendi tabiatına karşı hareket etmeyi, güçten düşmeyi bilmek gerekir; özgürlüğü ancak kendimiz için kavrarız; onu yakınlarına yayabilmek, kişiyi helâk eden çabalar karşılığında olur ancak.

İçgüdülerimize karşı bir meydan okuma, kısa ve mucizevî bir başarı, derin icaplarımızın karşı kutbundaki bir istisna hali olan liberalizmin eğretiliği buradan gelir. Ona doğal olarak yatkın değilizdir: Sadece kuvvetimizin yıpranması bizi liberalizme açık kılar. Bir tarafta yücelmek için öte tarafta bozulmak zorunda olan ve erken yaşta çökmediği takdirde hiçbir temsilcisi

LİNK

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir