İçeriden Ölmek
İçeriden Ölmek’ten…
Saha’nın geniş çimleri; solumda Low Kütüphanesi’ne çıkan alçak basamaklar. Güney Saha’nın kampüsün ortasında kalan bir spor sahası olduğu zamanları hatırlıyorum: kahverengi toprak, kaleler arasındaki çimsiz yollar, çitler. Birinci sınıftayken orada softball oynardım. Üstümüzü değiştirmek için üniversite binasının soyunma odalarına gider, spor ayakkabıları, polo yaka tişörtleri, rengi atmış gri şortları giydikten sonra takım elbiseleri ya da ROTC üniformalan içindeki öğrencilerin yanından geçerken kendimizi çıplak gibi hissederek sonu gelmeyen merdivenlerden koşa koşa inip bir saatlik açık hava aktivitemizi gerçekleştirmek üzere Güney Saha’ya girerdik Softballda başarılıydım. Pek kaslı değilsem de reflekslerim hızlı ve gözüm iyiydi; üstelik atıcının aklından geçeni bilmek gibi de bir avantajım vardı.
Mesela atıcı, bu herif vuramayacak kadar sıska, yüksekten ve hızlı atayım, diye düşünürdü; bense içten içe hazırlanıp hemen sol sahaya fırlar, kimse ne olduğunu anlayamadan kaleleri dolaşırdım. Ya da karşı takım vur-kaç gibi acemice bir taktik denerdi ve ben hiç çaba harcamadan yer topunu kapıp çifte oyuna başlardım. Nihayetinde sadece softball oynuyorduk ve sınıf arkadaşlarım çoğunlukla bırakın zihin okumayı koşmayı bile beceremeyen tombul ve hantal tiplerdi, ama diğerlerine kıyasla iyi bir sporcu olmanın verdiği yabancısı olduğum o his hoşuma gidiyordu, Dodgers’ta shortstop oynadığım fantezilerine dalıyordum.
Brooklyn Dodgers’ı hatırlıyorsunuz, değil mi? Ben ikinci sınıftayken üniversitenin iki yüzüncü doğum günü şerefine Güney Saha’yı parçalayıp asfalt kaplı yürüme yoluyla bölünen, çimenlikli, süslü püslü bir yere çevirdiler. 1954’te oldu bu. Tanrım, ne kadar uzun süre geçmiş üzerinden. Yaşlanıyorum… yaşlanıyorum… pantolonu paçaları katlı giyeceğim, sanıyorum. Şarkı söylüyorlar deniz kızları birbirlerine. Sanmam ki bana söylesinler bir gün de.
Basamakları çıkıp bronz Alma Mater heykelinin on beş adım kadar soluna oturuyorum. Hava nasıl olursa olsun benim ofisim burası. Öğrenciler beni nerede bulacaklarını bilirler, geldiğim haberi de çabucak yayılır. Benimle aynı hizmeti sunan beş altı kişi daha var –çoğunlukla şansı yaver gitmemiş meteliksiz mezunlar– ama aralarında en güvenilir, en hızlı çalışan kişi…