Cress
Cress’ten…
Ama o günler geçeli çok olmuştu. Yine de, Cress, Efendi Sybil’ın soğuk yüzüne karşı gülümsemeye devam etti. “İyi günler, hanımım.”
Sybil burnunu çekti. Beyaz paltosunun işlemeli kolu elindeki büyük kutunun üzerine yayılmıştı. Kutunun içinde her zamanki gibi yiyecek, su ve ilaçlar vardı. “Demek onu buldun?”
Cress’in gülümsemesi yüzünde donup kaldı. “Efendim?”
“İyi bir gün olabilmesi için sana verdiğim basit görevi yerine getirmiş olman gerek. Öyle değil mi, Cress? Sayborgu buldun mu?”
Cress gözlerini indirip tırnaklarını avuçlarına geçirdi. “Hayır, hanımım. Daha bulamadım.”
“O hâlde bugün iyi bir gün değil.”
“Ben şey demek istemiştim… şey…” Kendini yumruklarını açmak için zorlayıp Efendi Sybil’ın öfkeli gözlerine baktı. “Haberleri okudum da… Majesteleri’nin nişanı sizi memnun etmiş olmalı.”
Sybil elindeki kutuyu özenle toplanan yatağa bıraktı. “Sevincimizi Dünya’nın Ay’ın kontrolüne girdiği güne saklamak daha yerinde olur. O zamana kadar, durup dinlenmeden çalışmalıyız. Ve sen de vaktini magazin haberleri okuyarak harcamamalısın.”
Sybil Gizli Haberleşme penceresini açan ekrana yöneldiğinde Cress kaskatı kesildi. O pencere Ay tahtına ihanetinin en önemli kanıtıydı. Ama Sybil, İmparator Kaito’nun Doğu Ulusları Topluluğu bayrağının önünde yaptığı konuşmayı yayınlayan ekrana yöneldi. Tek bir dokunuşuyla ekran şeffaflaştı ve arkasındaki metal duvarla ısıtma çubukları göründü.
Cress yavaşça nefesini bıraktı.
“Mutlaka bir şeyler bulmuşsundur.”
Cress sırtını dikleştirdi. “Linh Cinder en son Avrupa Federasyonunda görülmüş. Güney Fransa’da küçük bir kasabada. Yerel saate göre akşam altı.”
“Biliyorum. Sonra Paris’e gidip bir sihirbazı ve birkaç işe yaramaz özel operasyoncuyu öldürdü. Başka, Crescent?”
Cress yutkundu ve saçlarını kollarının arasında bir sekiz oluşturacak şekilde bileklerine doladı. “Saat 17:48de, Fransa, Rieux’de, gemi ve araba yedek parçaları satan bir dükkânın görevlisi kayıtları gözden geçirirken 11.3 Model bir 214 Rampion’la uyumlu bir güç ünitesinin kaybolduğunu fark etmiş. Belki de onu Linh Cinder çalmıştır, ya da…” Duraksadı. İkisi de bunun doğru olmadığını bilmesine rağmen, Sybil sayborgun hâlâ içi boş bir kabuk olduğuna inanmak istiyordu. Cress’in aksine, Linh Cinder…