Fransız Öpücüğü
Fransız Öpücüğü’nden…
Andrea, bu sefer sağ elindeki mükemmel tırnaklara göz atarak, “Emma, tatlım” dedi tiz bir sesle, “Hedge, şirketi birazcık küçültmeye karar verdi, o yüzden maalesef senin işine son vermek durumundayız.”
Visine’e rağmen görüşüm bulanıklaşmaya başladı.
“Efendim?” Onu yanlış duymuştum herhalde.
Neşeyle “Endişelenme!” diyerek gözlerini kaçırdı. “Sana dört haftalık ilişik kesme süresi veriyoruz, güzel bir tavsiye mektubu yazmaktan da memnun olurum.”
Kulaklarıma inanamayarak “Bir dakika, beni kovuyor mu
sunuz yani?” diye sordum.
Andrea bana tekrar bakıp içtenlikle gülümsedi. “Hayır hayır Emma, seni işten çıkarıyoruz,” derken son üç kelimeyi
telaffuz
etti. “Bu tamamen farklı! Çok üzgünüm. Ama masanı öğlene kadar boşaltırsan seviniriz. Bir de, lütfeolay çıkarmamaya çalış.
“O… olay mı?” diye kekeledim. Ne yapacağımı sanıyordu, bilgisayarımı duvara fırlatacağımı mı? Gerçi düşününce, pek de kötü bir fikir gibi gelmedi.
Andrea eğilip sesini sır verir gibi alçalttı. “Buralarda öyle seviliyorsun ki Emma,” dedi. “Tahmin edersin ki olay çıkarman şirketin moralini kötü etkiler. Lütfen, Boy Bandz’in iyiliği için. Seni işten çıkardığımız için gerçekten çok üzgünuz.
Söylediklerini zihnimden geçirerek aklımı toplamaya çalıştım. Suratının ortasına şamar yemiş biri gibi hissizleşmiştim.
Bir dakika sonra, “Ama… neden?” diye sordum. Midem düğümleniyordu. Bir an için işe gelirken yediğim müslinin dışarı çıkacağmdan endişelendim. “Niye ben?”
Andrea geçici bir süre kaygılı göründü, ardından bana canlı canlı gülümsedi. “Emma, canım, küçülüyoruz o kadar,” dedi. “Seni temin ederim ki şahsi bir şey değil. Şu anki pozisyonun için aşırı niteliklisin ve burada yükselme olanağın yok. Hem, eminim anmda yeni bir iş bulursun! Sana referans olmaktan mutluluk duyarım.”
Ona, Boy Bandz’in şehirdeki tek müzik şirketi olduğunu hatırlatma zahmetine girmedim. New York’ta, Columbia Records’un cömert ötesi teklifini üç ay önce reddettikten sonra oraya tıpış tıpış dönmemim artık imkânsız olduğunu da. Birdenbire, yaşamım tamamen rayından çıkmıştı.
“Ah,” dedim sonunda. Başka ne söyleyebilirdim bilemedim. Beynim yavaş çekimde çalışıyor gibiydi.
“Öğlene kadar gitmiş ol, Emma,” diye tekrarladı…