Uçan Şato / Diana Wynne Jones

Uçan ŞatoUçan Şato

Uçan Şato’dan…

Abdullah bu sayede sık sık en kaliteli halıları henüz başkaları görmeden alabiliyor ve üstüne kâr koyarak satabiliyordu. Alış ve satışlar arasında da çadırında oturup hayal kurmaya devam ederdi. Abdullah halinden hoşnuttu. Aslında hayatındaki tek sorun kaynağı, babasının ilk karısının akrabalarıydı. Bunlar ayda bir yanına uğrayarak ona kusurlarını sayıp dökerlerdi.

“Ama kazandığın parayı hiç biriktirmiyorsun!” diye mukadder bir günde haykırdı Abdullah’ın babasının ilk karısının erkek kardeşinin oğlu, Abdullah’ın nefret ettiği Hakim.

Abdullah eline geçen parayı daha iyi bir halı almakta kullanmayı âdet edindiğini açıkladı. Böylece tüm parası stokuna bağlanıyorsa da, giderek daha iyi bir stoka sahip oluyordu. Elinde avucunda geçinip gitmesine yetecek kadar vardı. Ve babasının akrabalarına açıkladığı gibi, evli olmadığı için daha fazlasına ihtiyaç duymuyordu.

“Eh, evlenmenin vakti geldi de geçiyor!” diye haykırdı Abdullah’ın babasının ilk karısının kız kardeşi, Abdullah’ın Hakim den bile çok nefret ettiği Fatma. “Daha önce söyledim, gene söylüyorum… senin gibi genç bir adamın şimdiye kadar iki karısı olmalıydı!” Ve Fatma akıl vermekle yetinmeyerek bu sefer onun için eş bakacağını duyurdu. Teklifi Abdullah’ı tir tir titretmeye yetti.

“Hem stokun değer kazandıkça soyulma ihtimalin de artar. Veya çadırında yangın çıkarsa daha çok kaybedersin. Hiç bunları düşündün mü?” diye başının etim yedi Abdullah’ın babasının ilk karısının amcasının oğlu, Abdullah’ın ilk iki akrabasının toplamından bile fazla nefret ettiği Asaf.

Abdullah onu hep çadırda uyuduğu ve fener yakarken çok dikkatli davrandığı konusunda temin etti. Bu sözler üzerine babasının ilk karısının üç akrabası da kafasını aynı anda iki yana sallayarak cık cıkladı ve çekip gitti. Bu genellikle Abdullah’ı bir ay daha rahat bırakacakları anlamına geliyordu. Abdullah rahatlayarak iç geçirdi ve hayal kurmaya kaldığı yerden devam etti.

Kurduğu hayal artık aşırı derecede ayrıntılıydı. Abdullah o hayalde kudretli bir prensin oğluydu. Prens o kadar doğuda yaşıyordu ki, Zanzib’de kimse onu tanımıyordu. Fakat iki yaşındayken Abdullah Kabul Akba adlı alçak bir

LİNK

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir