Piç / Hakan Günday

PiçPiç

Piç’ten…

Çalıştığını kimsenin görmediği, salondaki Nordmende marka siyah-beyaz televizyonun ekranındaki yansımasına bakarak saçlarını parmaklarıyla geriye taradı. Eski televizyonun üstündeki otuz yedi ekran Telefunken marka televizyonu kapatıp antreye yürüdü. Mutfak, ancak aylakta durulduğu takdirde iki kişiyi alabilecek kadar geniş olduğu için buzdolabı sokak kapısının tam karşısında yani antrede duruyordu. Buzdolabının her iki yanında da kapılar vardı. Sağdaki banyoya, soldaki mutfağa açılıyordu. Banyodan garip bir koku geldiği için aralık duran kapısını kendisine çekerek kapadı. Buzdolabını açtı. Sendeledi. Uyandığından beri içki içiyordu. Ama sarhoş değildi. Buzluktaki votka şişesini ve alt rafta duran elma suyunu aldı. Buzdolabını kapatıp salona girdi. Oradan da terasa çıktı.

“İşte geldi. İnanmazsanız Hakan’a sorun!”

“Cenk haklı. İnanmadığınız her şeyi bana sorabilirsiniz. Çünkü ben her şeye inanıyorum.”

Cenk’in kışkırtıcı bir tişört koleksiyonu vardır. Ön ve arkalarına kumaş boyalarıyla yazdığı yazıları taşıyan tişörtleri herhangi bir modaevinin ilgisini çekmese de, sokakta birçok kez kavgalarla sonuçlanan ilgiler çekmiştir. Terasta geçirdiği ilk gecede, Cenevre’deki hayatında kullandığı bir tişört giymişti. Ve önünde iki kelime yazıyordu: “Barbar Türk.”

Her ne kadar üzerindeki tişörtle Avrupa kültürünün gizli ‘ kompleksleriyle alay etse de Cenk kendisinin yaşayan son barbar Türk olduğunu düşünür. Bunun nedeni çok karmaşık değildir. Ne politik, ne de kültürel bir gerekçesi vardır. Cenk sonradan barbar, doğuştan da Türk olmuştur. Bunlar da bir araya gelince giydiği tişörtü süslemeye yaramışlardır. Hepsi bu.

“O adamla tanıştığımızda sen de yok muydun yanımda?” “Hangi adamla?”

“Hani bir yaz Marmaris’e beraber gitmiştik. İçiyorduk. Yan masadaki Alman’la konuşmaya başladık.”

Afgan, sohbet konusunu bilmeyen Hakan’ın hiçbir şey anlamayan yüzüne bakıp oturduğu sandalyeyi neredeyse kıracak kadar gülüyor, Barbaros ise Cenk’in iddiasını Hakan’ın tanıklığıyla güçlendirmesiyle hiç ilgilenmediği için sadece votkasını içiyor ve masanın üzerindeki sigara paketlerinden dolu olanı arıyordu.

“Hatırlasana! Adam Adidas’ın yöneticilerinden biri çıktı. O akşam bizde de Three Stripes’lar vardı. Arkalarına basıyorduk ayakkabıların. Sonra adama ayakkabıları öyle giymenin ne kadar rahat olduğunu, terlik gibi

LİNK

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir